İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte sosyal medya platformları oldukça büyüdü ve kullanıcı kitlesi tüm dünyada inanılmaz bir seviyeye erişti. Özellikle pandemi dönemi sonrası büyük bir sıçrama yapan bu tür uygulamalar sayesinde arkadaşlarımıza, ailemize ve hatta dünyanın bir ucunda yaşayan sevdiğimiz ünlülere daha yakın hissederiz.
Ancak bazı kullanıcılar, ne yazık ki bu sınırsız ağı, karşı taraftaki kişiye zarar vermek için bir tür gizli kalkan olarak kullanabilir. İnternet kullanan herkesin zaman zaman maruz kaldığı bu olumsuz durum, kısaca siber zorbalık olarak adlandırılır. Peki, hem hukuki hem de psikolojik etkileriyle siber zorbalık ne demek? En yaygın görülen türleri neler ve siber zorbalığı önlemek mümkün mü? Hepsinin cevabını bu yazımızda bulabilirsiniz.
Siber zorbalık, teknolojik araçlar kullanılarak bir mağdura karşı kasıtlı, agresif ve korkutucu davranışlarla ortaya çıkan ve gün geçtikçe yaygınlaşan bir olgudur. Zorbalığın siber alemde vücut bulmuş hali olan bu kavram; iftira, taciz, karalama, hakaret ve izinsiz çevrim içi içerik yayma gibi saldırgan eylemleri içerebilir. Bu tür eylemlerin amacı, mağduru incitmek, sosyal çevresinden dışlamak veya itibarını zedelemektir. Siber zorbalığı tehlikeli kılan en büyük etkenlerden biri fiziksel bir varlık gerektirmemesidir. Her an, her yerde ortaya çıkabilir ve uzun süre devam edebilir.
Sosyal medyada ya da akşam haberlerinde trajik bir hikaye ile karşımıza çıkan intihar vakalarına rastlama ihtimalimiz ne yazık ki her geçen gün artıyor. Önceleri depresyon veya şizofreni gibi psikolojik rahatsızlıklarla ilişkilendirilen bu vakalar, artık farklı bir bakış açısıyla değerlendiriliyor. Bu da zorbalık kavramı başlığı altında toplanıyor.
Takip ettiğimiz bu tür trajik haberlerin detayları, olayın kendisinden bile daha çarpıcıdır. Çünkü hayatına son veren kişi başarılı bir iş insanı, ünlü bir sosyal medya fenomeni ya da henüz lise çağındaki bir genç olabilir. Hızla yayılan zorbalık, artık sadece psikolojik etkilerle sınırlı kalmayıp insanın yaşam hakkına doğrudan zarar veren ciddi bir sorundur. Günlük hayatın her alanında karşımıza çıkabilen bu sorunla etkili bir şekilde mücadele edebilmek için öncelikle zorbalığın ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını doğru anlamak önemlidir. O halde zorbalık nedir? Hemen kısa bir tanım yapalım.
Kişinin ‘’zayıf’’ olarak nitelendirdiği başka bir kişiye karşı yürüttüğü psikolojik veya fiziksel saldırılar zorbalık olarak adlandırılır. Kısa bir süre önce zorbalık, özellikle kurbanlar için tabu haline gelmiş bir konuydu. Beş yıl öncesinin edebi eserlerine ve televizyon dizilerine bakıldığında neredeyse bütün öğrencilerin güçlüler ve zayıflar olarak ikiye bölündüğü görülebiliyordu.
Üzerine fazla düşünmeden gülüp geçtiğimiz bu durum, aslında gizlice ilerleyen zorbalığın bir sonucudur. Zamanla yayılan ve giderek büyük bir eziyet haline gelen akran zorbalığı da bu durumun örneklerinden sadece bir tanesi olsa da zorbalığın birden fazla çeşidi vardır.
Yürütülen farkındalık çalışmalarına rağmen zorbalık, gün geçtikçe daha tehlikeli ve yaygın bir sorun haline geliyor. İlk başta çocuklar ve ergenler arasında gözlemlenen bu davranış biçimi, ne yazık ki artık yetişkinleri de kapsıyor. Zorbalığın etki alanı, şekli ve uygulanma yöntemi bireyin karmaşık psikolojisi ile birleştiğinde farklı zorbalık türleri ortaya çıkabiliyor. Keza bunları fiziksel zorbalık, sözlü taciz, sosyal taciz, mobbing ve siber zorbalık gibi birden fazla başlık altında incelememiz daha doğru olacaktır.
Toplumda açık ara en sık görülen zorbalık türü sözlü tacizdir. Psikologlar ve pedagoglar, yetişkinlerin %82’sinin kelimeler aracılığıyla bir tür zorbalığa maruz kaldığını tahmin etmektedir. Bu sosyal dinamik, çoğu zaman fiziksel saldırılara dönüşmese bile mağdur için son derece zararlı olabilir.
Sözlü tacizin fiziksel temas içermemesi, birçok kişi için rahatlatıcı görünebilir. Ancak göz ardı edilen bir gerçek vardır; o da sözlü tacizin, istismarcıların daha belirgin olan zorbalık türlerine ulaşmasını sağlayan güçlü bir araç olmasıdır.
Özellikle küçük çocuklar arasında görülen bir zorbalık türüdür. Zorbalığın bu çeşidi, her zaman sözlü taciz kadar açık değildir. Çünkü fiziksel zorbalık, istismarcı ile istismara uğrayan arasında fiziksel teması zorunlu kılar. Fiziksel bileşen, bu zorbalık türü için çok önemlidir. Bu bağlamda zorbaların yaklaşık %35’inin kurbandan daha sağlam ve daha iri bir vücuda sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Gizli taciz olarak tanımlayabileceğimiz sosyal taciz, zorbalığın tespit edilmesi en zor türüdür. Bu istismar biçimi, mağdurun statüsünü aşamalı olarak düşürmeye başlar. Bunun için genelde “dışlama” yöntemine başvurulur. Zorba, mağduru gruplardan veya sosyal etkileşimlerden uzak tutmak için hamleler yapar ve çevredeki diğer kişileri de buna dahil eder. Birkaç kişinin de olumsuz tavır takınması ile birlikte mağdur, hatanın kendisinde olduğunu düşünerek sosyal izolasyona çekilir.
Günümüzde en yaygın zorbalık türlerinden biridir. Çeşitli sosyal ağlarda da bu durumla ilgili şikayetler giderek artış göstermektedir. Genellikle iş yerinde ortaya çıkan mobbing, farklı şekillerde görülebilir:
Mobbing, ilk bakışta normalmiş gibi görünen ancak etkilenen kişi için ciddi sonuçlar doğuran bir zorbalıktır. Her hâlükârda bu durumdan muzdarip olan insanlar, işlerinin gereksiz bir parçası gibi hissettiklerini ve bu nedenle öfke bozukluğu, kaygı gibi sorunlar yaşadıklarını dile getirememektedir. Ancak yine de mağdurların birçoğu, ekonomik sebepler nedeniyle çalıştıkları iş yerini terk etmekten veya terk etseler bile sorunu açıkça paylaşmaktan çekinmektedir. Bu yüzden mobbingin yarattığı tahribat da zamanla büyümekte ve mağdur için daha yıkıcı hale gelmektedir.
Siber zorbalık, sosyal ağların her an elimizin altında ulaşılabilir olmasıyla birlikte ana taciz türlerinden biri haline gelmiştir. Saldırgan tarafından yapılan saldırının çoğu zaman şaka yoluyla yapılması nedeniyle birçok kişi, siber zorbalığa uğradığının farkında bile değildir.
Örneğin, çok sevdiğiniz bir fotoğrafı herhangi bir sosyal medya platformunda paylaştığınızda eski sınıf arkadaşınızdan ‘’ne kadar şişmansın, çok çirkinsin’’ tarzı bir yorum alabilirsiniz. Yahut belki de hiç tanımadığınız birisi, fotoğrafınızı başka bir platformda sizi kötüleyerek paylaşabilir. Daha da çoğaltabileceğimiz bu davranışlar, size ilk başta şaka gibi görünebilir ama maalesef ki değildir. Bütün bunlar, günümüzde sıkça yaşanan gerçek siber zorbalık eylemleridir.
Psikoloji bilimi tarafından kabul edilen beş ana zorbalık türü vardır. Bunlara bir önceki başlıklarımızda değindik. Ek olarak, bunların haricinde dikkate alınması gereken farklı zorbalık türleri de mevcuttur:
İş yerinde, okulda veya sosyal medyada saldırıya uğradığınızda bunun zorbalık olduğunu hemen anlayamayabilirsiniz. Çünkü zorba her zaman çok uzakta değildir ve yakın çevrenizde daima etkileşim içinde olduğunuz biri de saldırgan olabilir. Farkında olmadan sistematik olarak uğradığınız bu saldırıları anlayabilmek için zorbalık davranışlarını tanımalı ve bunların bilincinde olmalısınız. Zorbalık kapsamında değerlendirilen davranışları kısaca şu şekilde örneklendirebiliriz:
Teknolojinin ivme kazanmasıyla birlikte ekrandan gelen her türlü saldırıyı siber zorbalık kapsamına alabiliriz. Ancak bazı saldırılar daha geneldir ve herkes tarafından kabul edilmiştir. Siber zorbalık türleri şu şekilde sıralanabilir:
İnternete erişimi olan birçok kişi, provokasyon veya saldırganlık eylemleriyle karşılaşmıştır. Bu olgunun bu kadar yaygınlaşması, onu yalnızca basit bir tanımlamadan öteye taşır ve tehlikeli bir durum olarak ele almamızı zorunlu kılar. Peki, siber zorbalığı bu kadar tehlikeli kılan etkenler nelerdir?
Birini yüz yüze küçük düşürmek, klavyenin arkasına saklanarak bunu yapmak kadar kolay değildir. Pek çok insan, başkalarına duygusal acı vermek için doğrudan yüzleşmeye cesaret edemez. Ancak çevrim içi ortamda durum farklıdır. Çünkü burada kimliği belli olmayan bir kullanıcı ile karşılaşabilirsiniz. Kullanıcı adının arkasına gizlenen bu kişiler anonim hesaplarıyla çeşitli saldırılarda bulunabilir. Saldırgan eylemini gerçekleştirdikten sonra aniden ortadan kaybolabilir. Bu da mağdurun olağan dışı bir kaygı ve belirsizlik yaşamasına, hatta en yakınlarından dahi şüphe duymasına yol açabilir.
Gerçek hayatta bir kişi, başka birinin fiziksel saldırıya uğradığını gördüğünde, empati kurarak saldırganı durdurmaya çalışır. Ancak aynı saldırı yüzlerce kişi tarafından çevrim içi ortamda yapıldığında kimse müdahale etme sorumluluğu hissetmez ve sadece izlemekle yetinirler. Hatta bazen olanları normal bir durum olarak görebilirler.
Bu duruma ‘’seyirci etkisi’’ denir ve sosyal medyada da geçerlidir. Bir kişi yüzlerce kişi tarafından saldırıya uğradığında, çevrim içi ortamda orada bulunanların çoğu mağduru savunmaz. Bu sorumluluğun dağıldığı durum, mağdurların yalnız hissetmelerine neden olur ve zorbalık davranışlarını teşvik eder.
İnternet, dilediğimiz zaman erişebileceğimiz bir araçtır. Haftanın 7 günü ve günün 24 saati boyunca internete ulaşabilirsiniz. Bu nedenle siber zorbalık söz konusu olduğunda fiziksel olarak güvenli bir alana gitmek mümkün değildir. Saldırgan, farklı bir hesap açarak veya saldırılarını farklı bir boyuta taşıyarak sürekli olarak mağduru hedef alabilir. Sistematik ve kontrollü bir saldırıya maruz kalmak, kişinin psikolojik dengesini bozabilir.
Birçok ülke, siber zorbalığı hukuki açıdan değerlendirmiştir. Ancak bu değerlendirmeler ve söylemler ne kadar çok olursa olsun, çoğu ülkede caydırıcı bir siber zorbalık cezası bulunmamaktadır.
Saldırganlar, ne olursa olsun ceza almayacaklarını ya da çoğu durumda maddi bir ödeme ile sorumluluktan kurtulabileceklerini düşünerek eylemlerini daha da şiddetlendirebilir. Bu durum, mağdurların sosyal ve hukuksal adalete olan inancını sarsmakla birlikte yalnızlık hissi yaratır. Birey kendini yalnız ve savunmasız hissettikçe psikolojisi altüst olur. Zamanla kendisini değersiz hissetmeye başlar. Değersizlik hissi ise uzun vadede daha büyük sorunlara davetiye çıkarabilir.
Siber zorbalık, bireyler üzerinde yarattığı tahribat göz önüne alınarak son yıllarda çok daha ciddi şekilde ele alınmaya başladı. Bunun başlıca nedeni, gazeteler veya haberler değil, tamamen ebeveynlerin gösterdiği hassasiyettir. Çocuklarındaki fiziksel ve psikolojik değişimleri fark eden pek çok anne ve baba, okuldaki görevlilerle iletişime geçerek bu sorunun büyüklüğünü ortaya koymak için öncülük etmiştir.
Tıpkı geçmişte olduğu gibi şimdi de siber zorbalığı önlemek için kamuya yönelik çalışmalar yapılabilir. Siber zorbalığı önlemek amacıyla eğitimler verilmesi önemlidir. Okullarda düzenlenecek söyleşiler ve seminerlerle birlikte hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin siber zorbalığı daha yakından tanımaları sağlanabilir.
Ayrıca seminerlere ailelerin de dahil edilmesi, siber zorbalık konusunda farkındalık kazanmalarına yardımcı olabilir. Tüm bu çabalar caydırıcı cezalarla desteklenmeli ve gerektiğinde siber zorbalıkla ilgili emsal kararlar alınmalıdır. Çünkü biliyoruz ki caydırıcı olmayan her suç korkusuzca tekrar edilecektir.
Siber zorbalık, kurbanlarının benlik saygısını yok ederek öz güven eksikliğine sebep olan ve hatta intihara yol açabilen şiddetli bir saldırıdır. Tamamen kaçınılamasa da saldırganlara karşı çeşitli önlemler almak mümkündür. Buna göre siber saldırıdan korunma yolları şu şekilde sıralanabilir: