Obezite, çağımızın en yaygın beslenme bozukluklarından biridir. Büyük oranda psikolojik sebeplerle ortaya çıkan bu bozukluk, tamamen tedavi edilebilir. Fiziksel müdahalelerin yanı sıra psikolojik müdahalelerin de tedavi planında yer alması şarttır. Aksi takdirde obezite, yeniden nüksedebilen bir bozukluktur. Unutmayın, vücudunuzla iyi bir ilişki kurmak ve sağlıklı yaşamak sizin hakkınız. Vakit kaybetmeden bu hakkınızı arayın. HiDoctor üzerinden yeme bozukluklarında uzman olan psikolojik danışmanlarımızla vakit kaybetmeden iletişime geçin.
Obezite; insan bedeninde yağ birikiminin yağsız kitle oranına nazaran aşırı artması şeklinde tanımlanabilir. Yani vücutta bulunan yağ dokularının varlığı obezite hastalarından yağsız dokulara oranla kat ve kat fazladır. Bu durumda kişinin vücut kitle indeksi optimal seviyelerin üstüne çıkar.
Aşırı kilo almalarının temel nedeni aşırı yemek tüketmek ve hareketsizlik olan obezite hastalarının vücut çalışma dengeleri bozulur. Ülkemizde de tıpkı dünya genelinde olduğu gibi obezite vakaları her geçen gün artmaktadır. Bu durum hastaların yaşam kalitelerini düşürdüğü gibi yandaş hastalıkların ortaya çıkmasında da önemli bir etkendir.
Obezitenin ilk ve en önemli belirtileri arasında yağlanma oranı yer alır. Bu oran hastaların obeziteye sahip olup olmadığının teşhis edilmesi adına oldukça önemlidir.
Obezite belirtileri takibinde öncelikle BKİ (beden kitle indeksi) değerlerine bakılır. Bu değerlerin optimal verilerden yüksek çıkması durumunda hastalara diğer değerlendirme testleri uygulanır. Sürekli yemek yeme isteği, aşırı hareketsizlik ve tembellik hissiyatı gibi belirtiler de hastalığın eşlik eden bulguları arasında yer alabilir.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından açıklanan veriler doğrultusunda obezite yaş ve kilo sınırı BKİ (beden kitle indeksi) değerleriyle birlikte açıklanmıştır. Bu bilgilere göre 18-24.99 arası BKİ değerleri “normal kilo” tanımına uygundur. 25-29.99 arası değerler “fazla kilolu” ve 30 üzeri değerler obezite olarak tanımlanmıştır. 40’ın üzerindeki her değer morbid obezite sınıflandırmasına dahil edilir. Santral tip obezite, subkutanöz obezite, hipersellüler obezite, hiperplastik obezite gibi hastalıklar obezitenin alt çeşitlerinden bazılarıdır.
Morbid Obezite Nedir?
BKİ (Beden Kitle İndeksi) bireylerin yağ kitlelerinin vücuttaki yağsız kitlelere olan oranını gösteren bir hesaplamadır. Bu hesaplama doğrultusunda kişilerde bulunan yağ oranı boy değerleriyle m2 bazında işleme tabi tutulur ve indeks verileri elde edilir.
Obezite sınıflandırmalarının yapılmasında en önemli veri olan BKİ değerlerine bağlı şekilde tanımlanan obezite sıralaması şu şekildedir:
Morbid obezite; obezite dereceleri arasında “obez 2” tanımıyla yer alan ve en yaygın görülen obezite türlerinden biridir. Bu obezlik evresinde kronik kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon ve kolesterol gibi hastalıkların riski oldukça artar.
Hastaların yalnızca yaşamsal hareket döngülerini değil bedensel hareket döngülerini de yoğun şekilde negatif etkileyen obezitenin yüksek riskli gruba dahil olduğu tür morbid obezite evresidir.
Santral obezite (Erkek Tipi Obezlik) türü; elma formlu veya merkezi şişmanlık şeklinde de adlandırılır. Bu türde yapılan değerlendirmelere göre birim başı yağ hücre varlığı optimal değerlere kıyasla oldukça yüksektir. Fazla yağın toplandığı bölgeler genellikle karın ve gövde bölümünde yer alır. Obezite kilo sınırı için belirlenen indeksin üstündeki bireylerde santral obezite yaygın görülür.
Santral obezitede karın ve bel bölgelerinde yığılan aşırı yağlanma zaman içinde organlara hasar verecek boyutlara ulaşabilir. Dolayısıyla bu hastalık; bilhassa karaciğer hastalıkları ve damar hastalıkları gibi problemlerin tetikleyicisi konumunda yer alır. Obezitenin zararları yalnızca yaşam kalitesinin düşmesiyle sınırlı değil, beden sağlığının kötüleşmesiyle de ilişkilidir.
Obezite nedenleri tespitinde ve hastalığın tanısında öncelikle endokrinoloji hekiminden muayene talep edilmelidir. Bu bölümde yapılan tetkik ve muayenenin ardından uzman hekim değerlendirmeleri neticesinde irilik (obezite) veya alt türlerine ilişkin teşhis konulur.
Gerekli hallerde hekimin yönlendirmesiyle yan dallardan değerlendirme talep edilebilir. Kardiyoloji, göğüs hastalıkları ve dahiliye gibi bölümlerin iş birliği istenerek hastanın değerlendirmesi multidisipliner modelle gerçekleştirilebilir. Obezite veya iri insanlar için öncelikle tanı almak adına endokrinoloji muayenesi şarttır.
Kilo alma veya aşırı yemek tüketimi süreçlerini kontrol edemeyen, hareketsiz yaşamı benimsemiş bireylerin obeziteye yakalanma riski oldukça fazladır. Genellikle obezitenin alt türlerine yakalanma riski de aynı nedenlerle ortaya çıkabilir.
Bu durumların haricinde genetik yatkınlık, psikolojik rahatsızlık, anne sütü mahrumiyeti gibi sebeplere bağlı olarak da bireylerin obeziteye yakalanması mümkündür. Özellikle psikolojik travmalar sonrası gelişen yeme bozuklukları obezitenin tetiklenmesinde güçlü etkenlerden biri olabilir. Yapılan muayene ve obezite testi sonrası tanı konulan kişilerde altta yatan sebepler ayrıca araştırılır.
Dünya obezite sıralaması belirlenirken yalnızca yetişkinlerdeki değil çocuk ve bebeklerdeki obezite vakaları da baz alınır. Çünkü en az yetişkinler kadar bebeklerin ve çocukların da obeziteye yakalanma riski bulunur.
Özellikle bebeklerin anne sütü eksikliği sebebiyle hazır gıda ile beslenmelerinden kaynaklanan aşırı kalori tüketimi bu sorunun tetikleyici unsurlarından biridir. Hareket kabiliyeti henüz sınırlı olan bebeklerin yoğun hazır gıda tüketimi, aldıkları enerjiyi yakma potansiyellerine göre tehlikeli bir zemin oluşturur.
Obezite hastalığı bebeklerde, çocuklarda ve yetişkinlerde görülen bir hastalık çeşididir. Ancak yaygın obezite vakalarında yaş aralığı orta yaş evresidir. 12 yaş obezite kilo sınırı dikkate alınması gereken bir kriterdir.
Ergenlikte de hormonal dengenin sağlanması için geçen dönemlerde yeme bozukluklarından kaynaklanan obezite vakalarına rastlanabilir. Çocuklarda obezite de tıpkı bebeklerde olduğu gibi hazır gıda beslenmelerinde aşırı tüketimden kaynaklanan hastalıklardan biri olarak ortaya çıkabilir.
Ülkemizdeki obezite vakalarının tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi artışa geçtiği son dönemlerde yapılan araştırmalar bu artış oranının katlandığını ortaya koymaktadır.
OECD ülkeleri arasında yapılan değerlendirmelerde Türkiye 3. sırada yer alırken, Avrupa ülkeleri arasında 1. sırada yer alıyor. Dünya obezite sıralaması 2020 araştırmalarında Türkiye 4. sırada yer almaktaydı. Obezite vakalarının artması sonucu ülkemiz 2022 senesi için 3. sırada yer aldı.
Dünya Obezite Günü; aşırı kilo alma, aşırı yemek tüketimi, hareketsiz yaşam ve yaşam kalitesini düşüren hayat döngüsü gibi konuların yanında obezite hastalığına dikkat çekmek için kutlanan bir gündür.
Dünya Obezite Gününde obezite tedavisi, obeziteden korunma yolları, sağlıklı yaşam tüyoları, kronik hastalıklarda obezitenin etkisi, dünyada artan obezite hastalığının nedenleri gibi hususlara dikkat çekilmesi hedeflenir ve etkinlikler düzenlenir. Her yıl 4 Mart Dünya Obezite Günü olarak kutlanır ve etkinliklerde hastalıkla mücadele yolları vurgulanır.
İnsanların aşırı şişmanlamak, hareketsiz yaşam döngüsünü engelleyememek ve sürekli yemek yeme ihtiyacı hissetmek gibi şikayetlerle başvurduğu endokrinoloji bölümünde uzman hekim tarafından muayene ve tetkikler yapılır.
Bu bulgular ışığında değerlendirmeye tabi tutulan hastanın yatkınlıkları, bulunduğu durum ve nicel değerler göz önünde bulundurularak hastalığa dair belirtilerin de eşleşmesi halinde obezite tanısı konur. Sonrasında altta yatan sebeplerin de planlamasında rol oynadığı tedavi süreci başlatılır ve obezite ilaçları dahil olmak üzere farklı tekniklerle hastalığın iyileştirilmesi amaçlanır.
Obezite sınırı aşılan hastalarda öncelikle vücudun yağı depolama şekli belirlenir. Elma ve armut tip olarak birbirinden ayrılan bu beden tipleri; kalp hastalıkları, kronik hastalıklar gibi problemlerle ilişkisi bakımından birbirinden ayrılır.
Armut tip yağ depolamada yağ kitleleri basen ve bel çevresine yığılırken, elma tipte göbek ve üzerinde eşit oranlı yığılmalar gözlemlenir. Tedavi sürecinin belirlenmesi, obezite cerrahisi müdahalelerinin gündeme gelmesi gibi konular teşhis sürecindeki bu bulgular ve yapılan test sonuçlarıyla ortaya çıkar. Hastanın bulunduğu duruma en uygun tedavi yöntemleri seçilerek ya cerrahi anlamda ya da ilaç-terapi vb. yöntemlerin takibi anlamında bir plan oluşturulur.
Obezite; ilaç kullanımı, özel terapi yöntemleri ve cerrahi müdahalelerle tedavi edilebilen ancak diğer kronik hastalıkların tetiklenmesi anlamında yüksek risk oluşturan bir hastalıktır. Bu sebeple profesyonel tıbbi tedavi yöntemleriyle iyileştirilebilir.
Obezite tedavisinde kullanılan ilaçlar ve bunların takibi, yaşam döngüsündeki iyileştirme çalışmaları, hareket veya spor programı tavsiyeleri gibi destekleyici unsurlara uzmanlar tarafından yön verilmesi zorunludur. Tedavi olmak isteyen bireylerin öncelikle bir obezite merkezi veya bir endokrinoloji uzmanına başvurarak tanı alması, ardından önerilen tedaviye uygun hareket etmesi gerekir.
Obezite tedavilerinin cerrahi müdahale ve ilaç kullanımına ek olarak psikolojik terapilerle de desteklenmesi oldukça verimli tedavi yöntemlerinden biridir. Bu evrede nitelikli terapi desteği almak ve sürecin tıbbi takibinin uygun şekilde yapılması, iyileşme döneminde avantaj sağlar.
HiDoctor aracılığıyla obezite tedavi süreçlerinizde ihtiyaç duyduğunuz tüm tıbbi tetkik, muayene ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine online randevu sistemi ile kolayca ulaşabilirsiniz. Evde sağlık hizmetinden faydalanarak konfor alanınızdan ayrılmadan tedavi sürecinde ihtiyacınız olan her işlemi yaptırabilir, online psikolog hizmetiyle çevrimiçi terapi süreçlerine dahil olabilirsiniz.
Klinik obezite hastalıklarının tedavi süreçleri hastaların sahip olduğu özelliklere, hastalığın seviyesine ve ilerleme hızlarına göre farklılık gösterebilir. Aynı zamanda tedavi sürecinde hastanın önerilen programla uyumlu şekilde hareket etmesi de süreci hızlandıran önemli bir kriterdir.
Obezite ameliyatı gibi cerrahi uygulamaların söz konusu olduğu süreçlerin hem fiziki hem de psikolojik destek yöntemleriyle bütünleşen bir tedavi programı bulunur. Amaç kısa sürede ameliyatla küçültülen mide sebebiyle kilo verecek olan kişinin, psikolojik olarak da bu sürece ayak uydurmasını sağlamaktır. Obezite ilacı ve terapilerle desteklenen hastaların iyileşme süreleri kısalarak verimli bir tedavi dönemi sonrası iyileşmeleri sağlanır.
Obezite hastalığı çeşitli tanı yöntemleri kullanılarak ve obezite hesaplama işlemleriyle tespit edilen bir rahatsızlıktır. Alanında uzman hekim, yapılan muayene ve tetkiklerin belirtilerle uyumlu olması halinde obezite tanısı koyar.
Obezite hastalarının kilo verme süreçlerinde tedavi yöntemlerinin etkin tercihi önemli bir rol oynar. Farklı obezite cerrahisi yöntemlerinin kullanıldığı, bağıl sebeplerin araştırıldığı ve ilaç – terapi planlamalarının yapıldığı bu dönemde hastanın uyum göstermesi tedavi sürecini hızlandırır. Her hastada tedaviye yanıt alma ve iyileşme dönemi farklılık gösterebilir.
Obezitenin kronik hastalıkların oluşumu adına içerdiği risk, hayati tehlike barındıran boyutlara ulaşabilir. Özellikle abdominal obezite gibi kalp sağlığını etkileyen tiplerde kısa sürede tedavi sürecinin başlatılması gerekir.
İrilik sorununun yüksek oranlarda hayatı negatif etkilediği obezite hastalığının sayısız zararı bulunur. Bunlar arasında en tehlikeli olanlar fiziki hastalıkları tetikleyici bir unsur olması ve diğer hastalıklarla mücadelede bağışıklığı olumsuz etkilemesidir.
Yaşa göre obezite sınırı aşılan hastaların tedavileri de dahil olmak üzere pek çok tür için ilaç kullanımı yaygındır. Bu ilaçların amacı bireylerin kilo verme döneminde dengeli bir sisteme sahip olmalarını sağlamaktır. Bunu başarabilmek için bazen obezite iğnesi de tercih edilebilir.