Günümüzde pek çok kişi, karşılaştığı zorlukları fırsatlardan önce görme eğilimindedir. Bu durum, insan psikolojisinin doğal bir parçasıdır ve belli bir noktaya kadar olağandır. Ancak bazı insanlar, bardağın yarısını her daim boş görür ve en küçük sorunların bile aşılamayacağını düşünerek olumsuz düşünceler girdabına kapılır. Düşüncelerimizin üzerine adeta bir karabasan gibi çöken ve zihnimizdeki renkleri grileştiren bu gölgeye de pesimizm denir.
Peki, pesimizmden doğan bir kavram olan pesimist ne demek? Pesimist kime denir ve bu tip insanların özellikleri nelerdir? Hepsinin cevabını bu yazımızda bulabilirsiniz.
Pesimizm, olaylar veya durumlar karşısında olumsuz sonuçlar bekleme eğilimi olarak tanımlanabilir. Bu ruh hali geçici veya kalıcı olabileceği gibi bireyin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını önemli ölçüde etkileyebilir.
Ancak pesimizm yalnızca bireysel bir duygu durumundan ibaret değildir; aynı zamanda kökeni felsefi düşünceye dayanan bir kavramdır. Terimin Latince kökeni ve tarih boyunca kendisine yüklenen anlamlar, pesimizmin psikolojik olduğu kadar felsefi bir boyuta da sahip olduğunu gösterir.
Felsefi pesimizm, varoluşu kaçınılmaz bir acılar bütünü olarak gören bir düşünce yapısıdır. Hayatın temelinde mutsuzluğun ve hayal kırıklığının yer aldığını savunan bu görüşe göre, mutluluk geçici ve aldatıcıdır, insanın tüm çabaları ise sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.
Bu düşünce akımının en önemli temsilcilerinden biri Arthur Schopenhauer’dır. Schopenhauer, ‘’İrade ve Temsil Olarak Dünya’’ adlı eserinde, iradenin her şeyin arkasındaki güç olduğunu öne sürer. Ona göre, arzu ve özlem insan doğasının ayrılmaz parçalarıdır ve bu yüzden hiçbir insan tam tatmine ulaşamaz. Hayat da sonsuz bir tatminsizlik döngüsü içinde sürüp gider.
Schopenhauer’ın ardından Nietzsche, pesimizmi katı bir kötümserlik olarak ele alır ve insanın bundan kaçamayacağını öne sürer. Onun görüşlerinden etkilenen Cioran ise bu düşünceyi daha da ileri taşıyarak yaşamın esasen saçma olduğunu ve anlam arayışının nafile bir çaba olduğunu savunur.
Tarih boyunca hem psikoloji hem de felsefe alanında farklı şekillerde ele alınan ve kötümserlik ile bağdaştırılan pesimizm, yalnızca bireysel bir duygu durumunu değil, aynı zamanda varoluşa dair derin bir bakış açısını da ifade eder.
Herkesin zaman zaman olumsuz duygularla boğuştuğu ve yaşanan olaylara karşı kötümser bir tutum geliştirdiği anlar vardır. Bu, genellikle geçici bir karamsarlık olarak nitelendirilebilecek bir durumdur. Ancak hayata karşı sürekli olarak olumsuz bir tutum geliştiren, olayların her zaman kötümser bir şekilde sonlanacağına inanan ve zamanla hem kendine hem de gerçeklere yabancılaşan kişilere pesimist denir.
İnsanların neden pesimist olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Kimilerine göre insanlar doğuştan karamsar bir yapıya sahiptir, kimine göre ise bir kişiyi karamsar yapan şey, esasında yaşadığı deneyimlerdir.
İlk görüş daha çok felsefi bir bakış açısını yansıtırken, karamsarlığa rasyonel bir bakış açısıyla yaklaştığımızda ikinci görüşün çok daha doğru olduğunu düşünebiliriz. Zira mücadele ettiğimiz hayal kırıklıkları, öfke ve umutsuzluk gibi deneyimler bir araya gelerek bize karamsar olmayı öğretir.
Genel söylemlerle birlikte karamsarlığa neden olan birçok farklı etken bulunmaktadır. Bunları şu şekilde detaylandırabiliriz:
Neredeyse her insan ait olduğu kültürün izlerini taşır. Bu, çevremize adapte olabilmemiz ve insanlarla kuracağımız ilişkileri şekillendirebilmemiz açısından önemli bir özelliktir. Fakat bazen üzerimizde taşıdığımız kültürel değerler göründüğü kadar masum olmayabilir. Zira toplumun genelinde var olan değerler ve inançlar, bir kişinin yaşam görüşünü etkileyerek karamsar hissetmesine neden olabilir.
Sadece başarıya ve başarılı insana değer veren toplumlar, başarısız olanlara hoş gözle bakmaz ve onları sürekli eleştirir. Toplumun beklentilerini karşılayamadığını düşünen kişilerin benlik imajı etkilenir ve olumsuz düşünceler gelişir. Bu da bir çeşit öz eleştiri ve olumsuzluk döngüsü yaratabilir.
Sosyal kıyaslamalar aslında ilk olarak ailede başlar. Örneğin, sık sık örnek olarak gösterilen komşu çocuğu, neredeyse hepimizin yaşamış olduğu bir karşılaştırılma biçimidir. Zamanla kıyaslamaların çapı genişler ve sosyal çevrelere kadar yayılır. Bu da kişinin, başkalarının başarı algılarına takılıp kalma eğilimini artırır. Sonuç olarak öz güven eksikliği başta olmak üzere çeşitli sorunlar baş gösterir ve bu tür sorunlar karamsar düşünceleri beslemeye başlar.
Bir insanın büyüdüğü çevre, duygusal ve zihinsel gelişimi üzerinde önemli bir rol oynar. Zira aile içindeki etkileşimler, eğitimler ve davranış biçimleri, bireyin hayata bakış açısını şekillendiren temel unsurlardır. Bunların haricinde aile üyeleri şu faktörlerden ötürü bireyleri istemeden de olsa pesimizme sürükleyebilir:
Eğitim yalnızca teorik bilgiler edinmemizi sağlamaz; aynı zamanda inanç ve tutumlarımızı da şekillendirir. İş birliği yerine rekabete dayalı bir ortamda eğitim gören öğrencilerde karamsar düşünceler gelişebilir. Bu konuda etkili olan faktörler ise şu şekildedir:
Karamsar bir tutum gelişmesine katkıda bulunan birçok psikolojik faktör bulunmaktadır. Bunları da şu şekilde sıralayabiliriz:
Bir kişinin karamsar ve pesimist olduğunu açıkça ortaya koyan birçok özellik vardır. Siz de pesimist insanın özelliklerini yakından tanıyarak karşınızdaki kişiyi veya belki de kendinizi daha kolay anlayabilir, bu konuda farkındalık sahibi olabilirsiniz.
Karamsar bir kişi için işlerin yolunda gitmesi neredeyse imkansızdır. Ona göre, süreç nasıl ilerlerse ilerlesin mutlaka kötü bir sonla bitecektir. Bazen hayatın akışı normalden daha iyi görünebilir ancak bu da geçicidir. Çünkü karamsar kişiye göre iyi giden işler aniden tersine dönecektir.
Karamsar insanlar, bir şeylerin iyi gitmeyeceğine inandıkları için, tahminleri doğru çıktığında şaşırmazlar. Hatta ‘’zaten biliyordum’’ diyerek düşüncelerinin doğruluğunu vurgularlar. İşler olumsuz şekilde devam ettikçe pesimist zihniyeti güçlenir. Sahip oldukları olumsuzluk ön yargısı nedeniyle de olumlu fikirleri dikkate almazlar.
Karamsar insanlar, genellikle gerçekçi bir dünya görüşü olduğunu savunur. Ancak bu görüş genellikle yanıltıcıdır. Evet, hayat zaman zaman hoş olmayan şeyler sunar ama aynı zamanda olumlu olaylar da vardır ve bunlar göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Ancak pesimist kişiler, dünyayı sadece olumsuz olaylarla görme eğilimindedir.
Karamsar insanlar, işlerin istedikleri gibi gitmeyeceğine inandıkları için iyi bir şey yaptıklarında bunu şansa bağlarlar. Bu, dış kontrol odağı olarak bilinen bir durumdur. Hiçbir şeyin üzerinde kontrol sahibi olmadıklarını düşünürler. Çünkü olumsuz sonuçlar en olası ihtimaldir ve olumlu sonuçlar sadece şans olarak görülür.
Karamsar insanlar affetmekte zorluk çekerler. Bu durum kinci olmakla karıştırılsa da aslında daha farklı bir sebepten kaynaklanır. Ayrıca karamsar kişiler, başkalarının hatalarına tutunarak kontrol duygusunu hissederler. Bu duygudan mahrum kalmamak için de bilinç dışı bir şekilde affetmekte zorlanırlar.
Pesimist olmak her zaman dezavantajlı olacağınız anlamına gelmez. Savunma karamsarlığı adı verilen ve kişinin hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak kullandığı karamsarlık türü de vardır. Bu düşünce tarzı kişiye bazı beklenmedik avantajlar da sağlamaktadır. Peki, tam olarak nedir bu avantajlar? Hemen sıralamaya başlayalım:
Savunmacı karamsarlık, bazı insanların kaygılarını yönetmek için kullandıkları bir stratejidir. Bu strateji, kişinin her türlü sonuca hazırlıklı olmasını ve sonuçlara karşı beklentilerini düşük tutmasını sağlar. Karamsar bir birey, durumu sürekli kötü ihtimallerle değerlendirir ve bu olasılıkları göz önünde bulundurmak için önceden eylem planı oluşturur.
Örneğin, bir toplantıya katılacak kişi, trafik gibi olası aksaklıkları göz önünde bulundurarak çıkması gereken saatin çok daha öncesinde yola çıkar. Bu yaklaşım söz konusu kişi için kaygı ve paniği kontrol altında tutabilir. Çünkü her türlü olumsuz duruma karşı hazırlıklı hissetmesini sağlar.
Savunmacı karamsarlığın bir diğer ilginç etkisi de performansı iyileştirmesidir. Kişilik ve Bireysel Farklılıklar Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada, olumlu bir ruh halinin karamsarların performansını düşürdüğü gözlemlenmiştir. Çalışma, karamsar bireylerin kötü ruh haline büründüğünde, yalnızca olumsuz sonuçların anlatıldığı bir modele geçilmekle beraber performanslarının belirgin şekilde arttığını ortaya koymuştur.
İlk bakışta paradoksal bir durum gibi görünse de, bazen savunma karamsarlığı kişiyi daha iyisini yapma konusunda teşvik edebilir. Bu yaklaşım, kişinin olumsuz sonuçları öngörerek daha dikkatli ve titiz olmasına neden olabilir. Sonuç olarak, bu tür bir yaklaşım performansı artırabilir. Bunun sebebi ise bahsi geçen kişinin sürekli olarak en kötü duruma hazırlıklı olmak için daha fazla çaba harcıyor olmasıdır.
Herhangi bir sonucun ne olacağını bilmediğinizde ve bu sonucu değiştirme şansınız olmadığında, karamsarlık bazen iyimserlikten çok daha faydalı olabilir. Çünkü iyimser bir kişi olası kötü bir durumu göz ardı eder ve bu duruma hazırlıksız yakalanır. Sonuç beklediğinden çok daha kötü olduğunda ise bu durum oldukça büyük bir darbe olabilir.
Oysa ölçülü bir şekilde kötü sonuçları beklemek, bu olumsuz sonucun getireceği stres ve üzüntünün daha az yoğun bir şekilde yaşanmasına yardımcı olabilir. Yani karamsar bir bakış açısı, kişiyi kötü sonuçlara karşı hazırlıklı tutarak hayal kırıklığının yaratacağı tahribatı azaltabilir.
Pesimist olmak, ilk bakışta garip gibi görünse de bazen öz güvene ve benlik saygısına katkıda bulunabilir. Çünkü kötü bir sonucu hayal ettiğinizde, beyniniz bu durumu engellemek için çözüm yolları üretmeye başlar ve çoğu zaman bu çözümler başarılı olur. Bu süreç kişiye başarabilme duygusu verir ve doğal olarak kendine olan güvenini artırır. Kişi, olumsuz sonuçları tahmin ederek bu sonuçları engellemek için çaba sarf ettiği için öz güveni artar ve zorluklarla baş etme becerisi gelişir.
Pesimist olmanın beraberinde getirdiği dezavantajlar oldukça karmaşıktır. Zira kişinin hemen hemen bütün yaşamını etkisi altına alan bu tutum, kaygıdan strese, depresyondan fiziksel hastalıklara kadar birçok sorunla ilişkilendirilmiştir. Şimdi dilerseniz bu dezavantajları sırayla ele almaya başlayalım:
Pesimist insanlar genellikle en kötü senaryoları düşünme eğilimindedir ve bu yaklaşım çeşitli psikolojik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlayabilir. Karamsar tutum, anksiyete ve depresyon başta olmak üzere bireylerin çeşitli ruhsal problemler yaşama olasılığını artırır. Nitekim sürekli olumsuz düşüncelerle dolu bir zihin, kişinin günlük hayatını son derece olumsuz etkiler ve bu da uzun vadede zihinsel sağlık problemlerine yol açar.
Karamsarlık uyku kalitesini doğrudan etkileyebilir. Sürekli kötü düşünceler ve endişeler, kişinin rahat bir şekilde uyumasını engeller. Uykuya dalamamak da bitkinlik ve duygusal sıkıntılar yaratır. Bu döngü kişiyi bir tür sıkışmışlık hissine sokar ve böylece daha da zor uyur hale gelir.
Pesimist bakış açısı yalnızca ruhsal sağlığını etkilemekle kalmaz; aynı zamanda fiziksel sağlık sorunlarına da yol açabilir. Karamsarlık, sürekli stres halinde olmakla yakından ilişkilidir ve bu da kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Yüksek stres seviyeleri ise kortizol üretiminin artmasına ve dolayısıyla hipertansiyon gibi sağlık sorunlarının gelişmesine sebep olabilir.
Karamsar kişilerde zayıf bir bağışıklık sistemi gözlemlenebilir. Sürekli kaygı ve olumsuz düşünceler, vücudun savunma mekanizmalarını zayıflatır ve bu da kişiyi enfeksiyonlara ve diğer sağlık problemlerine daha duyarlı hale getirir.
Kronik olarak olumsuz düşünme, her şeyin kötü gideceğine ve iyi şeylerin yalnızca şansa bağlı olduğuna inanmak, bireyin benlik saygısını zedeler. Bu tutum, kişinin kendi değerini sorgulamasına ve yaşamında olumlu değişiklikler yapabileceği konusunda inançsızlık geliştirmesine yol açar. Sonuç olarak kişi kendisinden uzaklaşabilir ve durumu değiştirme çabalarından vazgeçebilir.
Pesimist olmak, kişiler arası ilişkiler üzerinde de olumsuz etki yaratır. Bu tutum, yalnızca bireyin kendisiyle olan ilişkisini değil, başkalarıyla kurduğu bağlantıları da etkiler. Zira karamsar kişiler başkalarının niyetlerini sürekli olarak sorgular. Bu da güvensizliği tetikler. Kişiler arası yaşanan bu güvensizlik, iletişimi derinden etkileyerek ilişkide sorunlara yol açar. Sonuçta anlamlı ve uzun ömürlü bağlantılar kurmak zorlaşır. Bunun temelinde ise karamsar kişilerin başkalarına güvenmekte zorluk çekmesi yatar.
Olumsuz duygu ve düşüncelerle yaşamak hiç de kolay değildir. Ne de olsa günlük hayatını sürekli pesimist düşüncelerle geçiren bireyleri, sosyal ilişkilerden eğitim hayatına kadar pek çok konuda binbir türlü zorluk beklemektedir. Ancak pesimizm ile başa çıkma yöntemlerini hayatınıza dahil ederek bu duyguları olumlu tutumlar ile değiştirebilirsiniz. Nedir bu yöntemler? Hemen sıralayalım:
Pesimist bir birey olmanın çeşitli zorlukları olduğu için uzmanlardan destek almanız çok önemlidir. Profesyonel destek sayesinde daha olumlu düşünmeyi öğrenebilir ve kaygılarınızla birlikte karamsar bakış açısından kurtulabilirsiniz.