Hayat, yaşadığımız iyi ve kötü olayların bütünüdür. Ve herkes hayatının bir bölümünde acı verici olaylarla karşılaşır. Boşanma, sevdiğiniz birinin ani ölümü, savaşlar, binlerce insanın feci şekilde can vermesine neden olan doğal afetler ve daha fazlası…
En hafif tabirle, bu olayları deneyimlemek veya tanımlamak son derece zorlayıcıdır. Zira bu tür olumsuzluklar, söz konusu kişinin fiziksel ve psikolojik sağlığında ciddi bozulmalara yol açabilir. Çoğu zaman bu hasarın tamiri mümkündür. Ancak bazen durumlar bunun da ötesine geçebilir. Ve hatta bazı yaşamsal travmalar depresyona yol açabilir.
Bu yazımızda, travma ve travmaya bağlı depresyonun ne olduğunu yakından tanıyacağız. Yaşayan kişide ortaya çıkabilecek en yaygın belirtileri öğrenecek ve son olarak bu etkilerden kurtulmak için neler yapabileceğimize değineceğiz. Hazırsanız, başlayalım!
Travmalar; genellikle fiziksel yaralanma, savaş, cinsel saldırı veya doğal afetlerden meydana gelen yıkıcı bir olay yaşamakla ilişkilendirilir. Bu tip olumsuz durumlar, hem yaşayan hem de bu olaylara tanık olan kişiler üzerinde bir çeşit ruhsal travmaya yol açabilir. Her yaşta ortaya çıkabildiği gibi, bahsi geçen olaya bağlı olarak, uzun veya nispeten çok daha kısa sürebilir.
Travmatik deneyimler ise benlik ve sosyal inançların oluşmasında son derece kritik bir rol oynar. Çoğu zaman, travmadan kurtulan kişiler kendilerini suçlama eğilimi gösterir.
Mağdurlar, güçleri yetmese dahi, yaşanan bu olumsuz olayı durdurabileceklerini ancak yapamadıklarını, başarısız olduklarını hissedebilir. Düşüncelerin iyice umutsuz ve çaresiz bir şekil alması depresyonun oluşma hızını artırır. Akabinde ise travmaya beklenen bir son eşlik eder: Kişi artık depresyonun pençeleri arasındadır.
Travmayı küçük ve büyük olarak iki ana başlık altında değerlendirebiliriz. Küçük travmalar, gündelik hayatta sıklıkla karşılaşabileceğimiz durumlardır. Kişi olaydan saatler sonra hayatına kaldığı yerden devam eder.
Ancak adeta deprem etkisi yaratan büyük olaylarda kişinin hayatına kaldığı yerden devam etmesi neredeyse imkansızdır. Olayın üzerinden aylar geçse bile mağdur uyuyamayabilir, geri dönüşü olmayan düşüncelere kapılabilir ve depresyon belirtileri ile mücadele etmek zorunda kalabilir.
Birçok kişi bunun sıcağı sıcağına hissedilen bir duygu olduğu düşüncesidir. Fakat bilim tam aksini söylemektedir. University of Liverpool bünyesinde çalışan yetkin araştırmacılar tarafından yapılan araştırma, travmatik olayların depresyonun en büyük tetikleyicisi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Araştırmayı yürüten Profesör Peter Kinderman, “Bir kişinin genetiğinin ve yaşam koşullarının zihinsel sağlık sorunlarına katkıda bulunduğunu bilsek de, sonuçlar, travmatik yaşam olaylarının insanların anksiyete ve depresyondan muzdarip olmasının ana nedeni olduğunu gösterdi” demiştir.
Yani, özetleyecek olursak, bir kişinin stresli olaylar hakkında geliştirdiği başa çıkma şekilleri, hissedilen endişe ve panik düzeyinin en net göstergesidir diyebiliriz.
Normal depresyonun tipik bulguları klinik çalışmaları ile aydınlatılmıştır. Travmaya bağlı depresyon belirtileri ise daha zorlayıcı ve karmaşıktır. Diğer yandan, aynı anda birden fazla hastalığı taklit edebilen belirtiler ise kafa karışıklığına zemin hazırlayabilir. Bu da sonuç olarak yanlış tanı konmasına neden olabilir.
Yine de bütün travma mağdurlarında görülebilen bazı ortak semptomlar mevcuttur. İşte o belirtiler:
Ciddi bir ruhsal travmanın ardından bu olumsuz durumları yaşamak doğaldır. Ancak yukarıdaki belirtilerden birkaçı iki haftadan fazla devam ederse ve günlük yaşama müdahale etmeye başlarsa, sağlık profesyoneli tarafından tedavi edilmesi gereken depresyon belirtileri haline gelirler.
Beynimiz birden fazla hormona ev sahipliği yapan bir organdır. Yaşadığımız bütün olaylar bu hormonların salgı düzeyini değiştirir. Örnek verecek olursak, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin yeterli düzeyde salgılandığında kendimizi canlı ve enerjik hissederiz. Tam tersi durumlarda ise bıkkın, depresif ve sıkılgan bir ruh haline bürünürüz.
Travma yaşayan kişinin de hormonlarında azalma görülür. Dolayısıyla ortaya çıkan yeni manzara tek yönlü tedavi yönteminden ziyade aşağıdaki yöntemlerin kombinasyonunu gerekli kılar:
Travmaya bağlı depresyonla mücadele ederken profesyonel yardım arayışına girebilir ve önerilen bütün tavsiyelere uyabilirsiniz. Ancak, yine de, özlediğiniz eski halinize dönemeyebilir ve umutsuzluğunuzun katlandığını hissedebilirsiniz.
Neyse ki bu ilelebet sürecek bir durum değildir! Aşağıdaki ipuçlarını hayatınıza uyarlayarak kendiniz için mutlu bir yolculuğa başlayabilirsiniz:
Kimseyle konuşmak istemiyor ve yalnız başınıza daha iyi olduğunuzu hissediyorsunuz. Aslında hisleriniz sizi yanıltıyor. Çünkü izole edilme hissi yalnız kaldığınız her dakika daha da derinleşiyor.
Bu yüzden, sevdiklerinizle zaman geçirmek, sizi gerçek dünyaya çekmek için oldukça önemli bir adımdır. Böylece, normal hayatınıza daha çabuk adapte olabilir ve daima sizi destekleyecek olan insanlardan manevi desteğinizi alabilirsiniz.
Su içmek bile zor gelirken aktivite yapmak size işkence gibi görünebilir. Fakat unutmayın ki siz travmaya maruz kaldığınız için depresyona girdiniz. Dolayısıyla, yapmaktan hoşlandığınız aktivitelere ve hobilerinize tekrardan geri dönerek beyninizi oldukça neşeli anılara maruz bırakabilirsiniz. Bu da size olumlu yansıyacaktır.
Beynimiz boş kaldıkça yeni şeyler üretmeye başlar. Tüm gününüzü boş geçirdiğinizde yaşadığınız anıları tekrar anımsayabilir ve hatta yeni varsayımlar bile üretebilirsiniz.
Böyle durumlarda en etkili çözüm ortağınız yapacağınız basit egzersizlerdir. Evinizde basit antrenman adımlarını tekrar edebilir veya günün sessiz saatlerinde sahilde yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Birçok platformda meditasyon tekniği veren eğitimler mevcut. Hazırlanan programların arasından özellikle de nefes ve gevşeme tekniklerine yoğunlaşabilirsiniz. Nefesinizi doğru alıp vermeyi öğrenebilir ya da gevşeme tekniklerini uygulayarak hem fiziksel hem de ruhsal bir rahatlama elde edebilirsiniz. Ayrıca, mümkünse, bu süreçte bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
Yediğiniz yiyeceklerin ve içtiğiniz içeceklerin ruh haliniz için son derece önemli olduğunu biliyor muydunuz? Bilhassa geçireceğiniz zorlu süreçte, doğru gıda seçiminde bulunarak kalıcı enerji veren ürünlere yönelebilirsiniz. Uyku probleminden muzdaripseniz kafein içeren içeceklerden sakınabilir; bunun yerine papatya çayı gibi rahatlatıcı etkisi olan bitki çaylarından tüketebilirsiniz.
Yaşadığınız olay için kendinizi suçlamanız ve “durumu düzeltebilirdim” şeklinde düşünmeniz çok normal. Fakat bu yaşantınızın üzerinde bir engel oluşturmamalıdır. Olanları değiştirme gücünüz olsaydı zaten değiştirirdiniz. Sizin gücünüz dışına çıkan şeyler için var olan enerjinizi de tüketmeyin.
Bu tavsiyelerin yanı sıra, vakit kaybetmeden bizimle iletişime geçin ve profesyonel yardım almaktan asla çekinmeyin!