Hipertansiyon, her dört kişiden birini etkisi altına alan ciddi bir sağlık sorunudur. Ancak, ne kadar yaygın görülürse görülsün, birçok kişi bu hastalığa sahip olduğundan habersizdir. Çünkü hipertansiyon hızlı ve yavaş bir şekilde ilerler.
Tanının geç alınması ve belki de hiç alınmaması, kalp ve böbrekler başta olmak üzere, çeşitli organlar üzerinde ciddi hasarlar oluşmasına neden olur. Neyse ki telaşlanmanıza hiç gerek yok! Zira tespit edeceğiniz uyarı işaretleri sayesinde sorunun farkına varabilir ve en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurarak tedavinize başlayabilirsiniz.
Peki, yüksek tansiyon belirtileri nelerdir ve hipertansiyona ne iyi gelir?
Kan basıncının kalıcı olarak yüksek seyretmesi hipertansiyon olarak adlandırılır. Halk arasında yüksek tansiyon olarak adlandırılan bu rahatsızlık, ayırt edici bir belirtiyle ortaya çıkmadığı için uzun süre fark edilmeyebilir. Bu gizli ilerleme uzun vadede damarlara zarar verir ve felç, böbrek ve beyin hasarı gibi hastalıkları teşvik edebilir.
Hipertansiyon da kendi arasında iki ana türe sahiptir: Esansiyel (birincil) hipertansiyon ve ikincil hipertansiyon. Birincil hipertansiyon en yaygın görülen türdür ve altta yatan belirli bir neden yokken ortaya çıkar. İkincil hipertansiyon ise böbrek sorunları, hormonal değişiklikler veya kan damarlarındaki çeşitli sorunlar nedeniyle oluşur.
Çoğu hastada neredeyse hiçbir şekilde belirgin bir hipertansiyon belirtisi gözlemlenmez. Dolayısıyla da tam da bu nedene bağlı olarak artan vasküler basınç, oldukça uzun bir süre fark edilemez. Geç kalınan farkındalık tedavinin daha geç etki etmesine neden olacağı için, olası hipertansiyon belirtilerini tanıyabilmek çok önemlidir. Yüksek tansiyonun belirtilerini ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
Bu işaretler dışında yüksek tansiyonun en tipik özelliği, başın arkasına oturan ve genellikle uyandıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan baş ağrılarıdır. Bu, özellikle gece hipertansiyonunun bir belirtisidir. Uyku apnesini tetikleyebilir ve hastaların gün boyu halsizlik ile mücadele etmesine neden olabilir.
Hipertansiyonun oluşmasında etkili olan nedenler hâlâ araştırılmaktadır. Hastalığın iki farklı türe ayrılması ise birçok farklı nedenin etkili olmasına neden olmuştur. Öte yandan, oldukça önemli olan bu sağlık sorununun gelişimine katkıda bulunabilecek birkaç faktör vardır. En yaygın görülen hipertansiyon nedenleri şu şekildedir:
Primer ya da birincil hipertansiyonun tam olarak nasıl geliştiğini söylemek mümkün değildir. Belirleyici faktör, bireysel duruma değişen ve farklı şekillerde birbiriyle etkileşime giren farklı kaynakların etkileşimidir.
Bu faktörler arasında yaşlılık, genetik özellikler ve çevresel etkiler yer alır. Bunlar dışında aşağıdaki nedenlerin de birincil hipertansiyon gelişimini desteklediği bilinmektedir:
İkincil hipertansiyonun en yaygın nedeni sahip olunan diğer hastalıklardır. Çoğu durumda bunlar, böbrek hastalıkları, cushing sendromu ve diğer metabolik bozukluklar ve vasküler hastalıklardır. Bunları şu şekilde listeleyebiliriz:
Arterlerdeki kanın normal sınırlar üzerinde seyretmesi hipertansiyon olarak adlandırılmaktadır. Ancak, yüksek tansiyon her hastada aynı şekilde seyretmez. Bazı hastalarda şiddetli ve yıkıcı bir şekilde devam ederken; bazı hastalarda ise kontrol altına alınmış ve minimum hasar vermiş olarak varlığını sürdürebilir.
Hastaların hastalığı farklı düzeylerde yaşaması hipertansiyonun seyretme şiddetine göre sınıflara ayrılmasına neden olmuştur. Tipik olarak bahsedilen ve yaygın olarak görülen hipertansiyon evreleri şu şekildedir:
Sistolik basıncın 130-139 mmHg ve diastolik basıncın 80-89 mmHg arasında olduğu aşamadır. Bu evrede hipertansiyonu kontrol altına almak oldukça kolaydır. Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç kombinasyonuyla birlikte hasta günlük yaşantısına rahatlıkla devam edebilir.
Sistolik basıncın 140 mmHg ve üzeri, diastolik basıncın ise 90 mmHg ve üzerinde seyrettiği aşamadır. Bu evrede tansiyonu kontrol altında tutmak ilk evreye göre daha zordur. Çeşitli hipertansiyon ilaçları bir arada kullanılır ve bu tedavi yaşam tarzı değişikliği ile desteklenir. Bu evredeki hastalar, hipertansiyonun neden olacağı sağlık sorunlarını erkenden önleyebilmek için düzenli kontrollerle izlenmelidir.
Sistolik basıncın 180 mmHg, diastolik basıncın ise 120 mmHg üzerinde seyretmesi evre III ya da hipertansif kriz olarak adlandırılır. Bu aşama, acil olarak tıbbi müdahale yapılmasını gerekli kıldığından derhal en yakın acile başvurulmalıdır. Evre III de kendi arasında hipertansif acil durum ve hipertansif aciliyet olmak üzere iki ayrı gruba ayrılır.
Hipertansif acil durumda beyin, böbrekler veya gözler ciddi oranda hasar alabilir. Bu yüzden, tansiyonun dakikalar veya en geç birkaç saat içerisinde düşürülmesi gerekir. Hipertansif aciliyette ise organ hasarı yoktur; ancak yine de kan basıncının hızla kontrol altına alınması gerekir. Tedavi birkaç saat ile birkaç gün arasında sürebilir.
Hipertansiyon hastalarının birçoğunda primer hipertansiyon vardır. Bu, altta yatan bir hastalığın olmadığı anlamına gelir. Bunun yerine, çeşitli faktörler birleşerek hipertansiyonun en yaygın görülen formunun gelişimini teşvik eder.
Hipertansiyon gelişimine katkıda bulunan ara risk faktörleri şu şekildedir:
Nadiren de olsa bazı hastalarda yüksek tansiyonun oluşma nedeni farklı bir hastalıkla ilişkilendirilir. İkincil hipertansiyon olarak adlandırılan bu duruma neden olan hastalıkların başında böbrek rahatsızlıkları ve uyku apnesi gelir. Buna ek olarak, kullanılan bazı ilaçlar da yüksek tansiyon için tetikleyici olabilir. Doğum kontrol haplarını ve çeşitli ağrı kesici gruplarını buna örnek olarak gösterebiliriz.
Hipertansiyon birçok tehlikeyi bünyesinde barındıran bomba gibidir. Hastalığın seyrinde beyin, böbrekler, kalp ve gözler gibi en önemli organlarda hasarlar meydana gelir. Ancak, yüksek tansiyon sonrasında ortaya çıkan tablo yalnızca bunlarla sınırlı değildir.
Geç fark edilen veya hiç tedavi edilmeyen hastalarda en sık görülen hipertansiyon komplikasyonları şu şekildedir:
Birçok hasta farkına dahi varamadan yıllarca hipertansiyon ile yaşar. Tesadüfi bir şekilde hastaneye giden hastalar, çoğunlukla yüksek tansiyon tanısı olarak ayrılır. Bunun en temel sebebi, yüksek tansiyonun şiddetli seyredene kadar uyarı işareti vermemesidir.
Hekim, çeşitli şikâyetlerle başvuran hastadan anamnez aldıktan sonra sırasıyla aşağıdaki adımları izleyerek hipertansiyon tanısı koyar.
Yüksek tansiyon tanısı koymak için yapılması gereken en önemli işlem kan basıncı ölçümüdür. Ancak, tek seferlik ölçüm hipertansiyon tanısı koyabilmek için yeterli değildir. Çünkü tansiyon gün boyunca dalgalanır ve örneğin, bazı gıdaları tükettikten sonra yükselir. Bazı hastalar ise ölçüm sırasında gergin hissettiği için kan basıncının geçici olarak yükselmesine neden olur.
Bu nedenle hipertansiyon değerlerini elde etmek için üç farklı zamanda tekrarlanan ölçüm yapmak gerekir. Uzun süreli ölçümler olmadan doğru bir tanı koymak mümkün değildir.
Muayene, sorunun tespiti ve tanının netleştirilmesi konusunda yardımcı olabilir. Hekiminiz, muayene esnasında kardiyovasküler değerlendirmeler yapabilir ve hipertansiyon belirtilerinin varlığını sorgulayabilir.
Hipertansiyon düzensiz kalp atışlarına neden olabilir. Hekim, EKG sonucunu fiziksel muayene ile birleştirerek ciddi bir sorun olup olmadığını gözlemleyebilir. Eğer heyecan, kaygı veya stres kaynaklı geçici bir nabız bozukluğu yaşanıyorsa bu görmezden gelinir. Ancak ciddi bir taşikardik ritim varlığı göze çarpıyorsa doppler gibi ileri seviye kalp tetkikleri de talep edilebilir.
Altta yatan bir hastalığın var olup olmadığını anlamak için kan ve idrar testlerinden yararlanılabilir. Kan şekeri ve böbrek değerleri bu testler yardımıyla kolayca ölçülebilir.
Yüksek tansiyon tedavisi çeşitli faktörlere göre değişiklik gösterecektir. Ancak tedavideki temel amaç her zaman kan basıncını düşürmek ve diğer sağlık risklerini azaltmaktır. Hipertansiyon tanısı konduktan sonra doktor ve hasta tedavi seçeneklerini birlikte değerlendirir. Bu tedavi seçenekleri şu şekildedir:
Hipertansiyon tedavisinde antihipertansif ilaçlar kullanılır. Hastada hangi ilacın kullanılacağına karar verebilmek için iyi bir anamnez almak şarttır. Hastanın kan basıncı seviyesi, yaşı ve sahip olduğu hastalıkları öğrenildikten sonra en uygun ilaca başlanır.
Hekimin aralarından seçim yapabileceği farklı aktif bileşenlere sahip ilaç türleri vardır. Genellikle bu farklı bileşenler birleştirilerek tedavi planı hazırlanır. En sık kullanılan ilaçlar şu şekildedir:
Diyet, hem obeziteyi ortadan kaldırmak hem de yüksek tansiyona uygun şekilde beslenmek için ihtiyaç duyulan bir tedavi yöntemidir. Diyetisyen hastanın genel durumunu değerlendirdikten sonra kendine yol haritası çizecektir.
Eğer hasta obeziteden muzdarip durumdaysa, ilk hedef hastayı ideal kiloya ulaştırmak olacaktır. Hasta normal bir kiloda ise hipertansiyona uygun bir liste hazırlanarak tansiyonun yükselmesini tetikleyen yiyecekler kısıtlanacaktır.
İlaç ve diyet, egzersiz programı ile birleştirildiğinde çok daha etkili olur. Günlük yirmi dakika yürüyüş yapmak, hareketli birkaç şarkıda dans etmek veya çok fazla yorucu olmayacak şekilde koşu yapmak fiziksel ve psikolojik sağlığın normale dönmesine yardımcı olacaktır.
Burada unutulmaması gereken en önemli şey, yapılan egzersizin aşırı derecede yorucu olmamasıdır. Fiziksel eforun çok fazla sarf edildiği sporlar veya ağırlık kaldırılması gereken aktiviteler tansiyonu tetikleyebilir.
Yüksek tansiyonun tedavisinin temelinde yaşam tarzı değişikleri yatar. Çünkü ilaç kullanıyor olsanız bile aşırı stresli ortamda uzun süre durmak veya anksiyetenin zirve yaptığı bir alanda bulunmaya devam etmek kan basıncının yükselmesine neden olabilir.
Ancak paniklemeyin! Yıkıcı etkileriyle size meydan okuyan bu hastalığa karşı yapabileceğiniz çok şey var. Yüksek tansiyon nasıl düşer diyorsanız aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz:
Hipertansiyon, erken ölümün en önemli nedeni olarak kabul edilir. Hayati risk taşıyan bu hastalığı kontrol altında tutmak ve olası komplikasyonları önlemek için bazı şeylere özellikle dikkat etmeniz gerekir:
Dengeli ve sağlıklı beslenmek için aşağıdaki önerilere uymanız gerekir:
Haftada en az 200 dakika orta yoğunlukta egzersiz yapın. Ancak, aşırı yorucu fiziksel aktiviteleri yapmadan önce hekiminizden onay alın. Doğayla iç içe olun ve mümkünse sahilde hafif tempolu koşuya çıkın.
Hipertansiyonda kilo kontrolü çok önemlidir. Eğer sağlıklı bir BMI aralığında değilseniz bu aralığa dönebilmek için diyetisyenden yardım alın. Olması gereken kilo ağırlığında iseniz bunu korumaya özen göstermelisiniz. Alacağınız her bir kiloda bedeninize fazladan yük bindirdiğinizi ve kalbinizi daha fazla çalıştırdığınızı unutmayın.
Sigara içmek kan basıncını yükseltir ve kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini artırır. Bu yüzden sigarayı tamamen bırakmalı ve alkol tüketimini günde en fazla iki olacak şekilde sınırlandırmalısınız.
Otobüste, okulda, metroda veya alışverişte strese girebileceğiniz birçok olayla karşılaşabilirsiniz. Bunlardan tamamiyle uzak kalmak hayatın olağan akışına terstir. Öte yandan, bunlarla karşılaşmaktan kaçınamasanız bile stresle başa çıkmayı öğrenebilirsiniz.
Yoga, meditasyon ve diğer gevşeme tekniklerini öğrenerek nefesinizi ve bedeninizi kontrol edebilirsiniz. Böylece çatışmanın ve anlaşmazlığın zirve yaptığı ortamlarda dahi tansiyonunuzun ani bir şekilde yükselmesinin önüne geçebilirsiniz.
Hipertansiyon hastalarının birçoğu, tansiyonları pik noktaya ulaşana kadar doktor kontrolüne gitmeyi ihmal eder. Bu, son derece yanlış ve zarar verici bir davranıştır. Bunun yerine tansiyonunuzu günlük olarak ölçmeli ve çıkan sonucu not almalısınız. Doktorunuz aksini belirtene kadar her ay o sonuçları hekiminizle paylaşmalısınız.
Kişi en az beş dakika dinledikten sonra, ölçüm yapılacak kol kalp hizasına getirilmelidir. Cihazın manşeti kolun üst kısmına gelecek şekilde yerleştirilmelidir. Doğru pozisyon ayarlandıktan sonra cihazın düğmesine basılarak ölçüme başlanır.
Sistolik kan basıncının 140 mmHg ve üstü, diastolik basıncın ise 90 mmHg ve üstü yüksek tansiyonlar olarak kabul edilir.
Tansiyonun 14/9 değerinden yüksek olması tehlikeli olabilir. Ancak, hastaya acil müdahale gerektirecek kadar tehlikeli değildir. Ölçümün 18/12 ve üzerinde çıkması hemen müdahale gerektirecek kadar acil ve tehlikeli bir durumdur.
Yüksek tansiyonun nedenleri değişiklik gösterir. Obezite, hareketsiz yaşam tarzı, kronik hastalıklar ve stres bunlardan en önemlileridir.
Evet, hipertansiyon tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen tehlikeli bir hastalıktır.
Hipertansiyonu anlayabileceğiniz direkt bir belirti yoktur. Ancak baş ağrısı, nefes darlığı ve burun kanaması tansiyonun yüksek seyrettiğinin bir işareti olabilir.
Hipertansiyon belirtileri yaşıyorsanız ve ölçümleriniz bunu doğruluyor ise profesyonel yardım alarak tanı alabilirsiniz.
Hayır, hipertansiyon kronik bir hastalıktır. Ancak yaşam tarzı değişiklikleri ile desteklenen ilaç tedavisi ile kontrol altında tutulabilir.
Hipertansiyon için planlanan tedaviye uymak ve bunu egzersiz, diyet, stres yönetimi gibi yöntemlerle desteklemek tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir.