Yaşamın her alanında sosyalleşirken farklı durumlarla karşılaşırız. Bu yüzden bazen isteyerek bazen de görgü kuralları gereği çevremizdeki insanlarla iletişim kurarız. Bunu yol tarifi etmekten yeni başladığımız işte tanışma toplantısına kadar genişletebiliriz. Dinamik bir şekilde devam eden bu sirkülasyonda zaman zaman kaygılı hissetmek oldukça normaldir. Çünkü kaygı, ne yazık ki hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır.
Bununla birlikte, bazı kişilerin yaşam alanı oldukça sınırlıdır. Hissettikleri kaygı, sıraya girmek veya kamusal alanda yemek yemek gibi sıradan ve basit alanlara bile nüfuz edebilir. Bu durum sosyal anksiyete olarak adlandırılır ve tedavi edilmediğinde kişinin günlük yaşantısı tamamen ele geçirebilir. Peki, sosyal kaygı bozukluğu kimleri etkiler ve nasıl önlenir?
Genellikle fobi ile kendini gösteren, toplum içindeki etkileşimlerden korkma ve utanma ile karakterize edilen rahatsızlığa sosyal anksiyete bozukluğu adı verilir. Bu problem, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Erkeklere kıyasla kadınlarda sosyal anksiyete bozukluğu daha çok görülür.
Sosyal anksiyete bozukluğunda belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterir. Bununla birlikte, her beş danışanın üçünde görülen ve bu vakalarda genellikle ortak seyreden bazı belirtiler de vardır. Bunları üç farklı başlıkta ele alabiliriz:
Belirtileri paylaşırken şunu da söylememizde fayda var; bazı zamanlarda hissedilen kaygı normaldir. Özellikle önemli bir toplantıda veya kamusal alanda biraz kaygı yaşamanın normal olduğunu unutmamak önemlidir. Ancak bu belirtilerin kalıcı hâle gelmesi ve hayatınızda engel teşkil etmeye başlaması, sosyal kaygı bozukluğuna işaret eder.
Sosyal anksiyete bozukluğunun net bir nedeni bulunmamaktadır. Kişiye ve bulundukları çevreye göre sebepler değişkenlik gösterir. Çoğu zaman çevresel, genetik, nörolojik veya fiziksel sağlığa zarar veren durumların bir kombinasyonu sonucu gelişir. Bu faktörlerin bazıları eş zamanlı olarak ortaya çıkarken; bazıları diğerinin çıkması için tetikleyici niteliktedir.
Sosyal anksiyetenin genetik bir bileşenden kaynaklandığını savunan bazı çalışmalar vardır. Bu çalışmalara göre, aile üyelerinde sosyal kaygı öyküsü olan kişilerin bu rahatsızlığa yakalanma riski oldukça yüksektir.
Bununla birlikte, rahatsızlığın oluşumunda diğer faktörler de önemli bir rol oynadığı için, genetiğin tek başına sosyal kaygı geliştirebilmesi pek olası değildir.
Çocukluk deneyimleri, yetiştirilme tarzı ve ait olunan kültür gibi çevresel faktörler sosyal anksiyete bozukluğunun gelişmesine katkıda bulunabilir. Akran zorbalığı veya reddedilme gibi travmatik deneyimler, yaşamın ilerleyen dönemlerinde sosyal kaygı geliştirme riskini artırabilir.
Her ebeveyn çocuğunun iyi olmasını ister. Bunun için çalışır ve onu güvende tutmak için elinden geleni yapar. Fakat bazı anne ve babalar bunu o kadar abartır ki, çocuk ebeveynleri olmadan iletişim kuramaz hâle gelir. Aşırı korumacı ebeveynlik stilleri sosyalleşme eksikliğine neden olarak çocuğun sosyal becerilerinin gelişimini engelleyebilir.
Beynimiz duyguları kontrol eden kimyasallarla kaplıdır. Burada oluşan dengesiz salınım, sosyal kaygının gelişmesine katkıda bulunabilir. Normal salgılanmayan kimyasallar duyguların ve korku tepkilerinin düzenlenmesini etkileyerek kişinin stres ve kaygı düzeyini artırabilir. Bunun sonucunda da sosyal anksiyete gelişir.
Sosyal anksiyete bozukluğunun teşhisi yalnızca bir ruh sağlığı uzmanı tarafından konulabilir. Uzman psikolog ya da psikiyatrist, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda var olan kriterlere göre değerlendirme yapar. Bu kriterler şu şekildedir:
Yukarıdaki durumlar 6 ay veya daha uzun süredir devam ediyorsa, sosyal anksiyete bozukluğunun varlığı söz konusu olabilir.
Terapi ve ilaç tedavisine ek olarak, kişinin geliştireceği bazı stratejiler sosyal anksiyeteyi yönetmede etkili olabilir:
Sosyal kaygı bozukluğu, doğru yöntemler uygulandığı takdirde tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Farklı terapötik yaklaşımlar, ortaya çıkan semptomları önemli ölçüde azaltabilir. Tedavi planı kişinin durumuna göre bireysel olarak hazırlansa da genellikle aşağıdaki yöntemleri içerir:
Kısaca BDT olarak bilinen bilişsel davranışçı terapi, sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisi için yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Terapi, sosyalleşme ile ilgili olumsuz düşünceleri ve beraberinde gelen davranışları tanımlamayı ve onarmayı amaçlar. Bilişsel davranışçı terapi genellikle bilişsel yeniden yapılandırma ve maruz bırakma terapisinin kombinasyonundan oluşur.
Bilişsel yeniden yapılandırma kişinin kendileri veya sosyal çevreleri için geliştirdiği olumsuz inançları tanımlamayı amaçlamaktadır. Danışan bunların farkına varır ve onlara meydan okumayı öğrenir. Maruz kalma terapisinde ise danışan, kontrollü ve destekleyici bir ortama sokulur. Bu ortam, onların güven oluşturmalarına ve hissetikleri kaygıyı azaltmalarına yardımcı olur.
Bilişsel davranışçı terapi, bireysel veya gruplar halinde uygulanabilir. Hangi yöntemin nasıl uygulanacağı ise uzman görüşüne bağlı olarak değişebilir.
Bazı ilaçlar, sosyal anksiyete bozukluğunun neden olduğu şikayetleri ortadan kaldırmak için kullanılır. Kullanılan bu ilaçlar duygu durum düzenlemesi ile bağlantılı nörotransmitterleri artırırken, bazıları danışanın kısa süreli de olsa rahatlamasını sağlar. Ancak ilaç tedavisi her danışan için uygun değildir. Özellikle semptomlar aşırı şiddetliyse ve bireyin bütün yaşantısını etkiliyorsa reçete edilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu ile yaşamak son derece zor olabilir. Yaşadığınız sorunları biriyle paylaşmak ve sizi rahatlatacak önerileri duymak süreci daha rahat atlatmak için yardımcı olacaktır. Ancak sorunları herhangi bir kişiyle paylaştıktan sonra her zaman kendinizi iyi hissetmeyebilir ve tam olarak beklediğinizi bulamayabilirsiniz.
Böyle durumlarda yapmanız gereken ilk şey, profesyonel yardım almaktır. Üstelik, günümüzde gelişen teknoloji sayesinde uzmanla görüşmenizi yüz yüze yapmak zorunda da değilsiniz. Online doktor görüşmesi sizler için daha cezbedici bir seçenek olabilir. Dilediğiniz zaman dilediğiniz yerde yapacağınız görüşme ile hislerinizi kontrol altına alabilir ve kriz anında ne yapmanız gerektiğine dair güçlü öneriler alabilirsiniz. Özellikle de sosyal kaygı problemi yaşayan insanlar için online terapi oldukça verimli bir tedavi yöntemidir.
Unutmayın ki iyileşmeye giden yolculukta, size seve seve destek olacak birçok sağlık profesyonelimiz bulunuyor. Siz de bizimle iletişime geçerek online terapiye başvurun, sosyal kaygıyla başa çıkmanın yollarını keşfedin.