Anksiyete, günümüzde pek çok kişinin karşılaştığı oldukça yıpratıcı ve yıkıcı bir durumdur. Çeşitli sebeplerden geliştirilebilen bu durum, günlük hayatımızı tamamen etkileyerek alt üst edebilir. Sürekli olarak negatif düşünceleri (ayrılık, ölüm, hastalık vb.) ve ihtimalleri zihinde döndürmek, bu düşüncelerin getirdiği negatif enerjinin hakimiyeti ile çeşitli kaygı belirtileri (mide bulantısı, kasılma, üzgün ruh hali vb.) yaşamak ve günlük hayatınızda bu negatif düşüncelerden ve kaygı bozukluğu belirtilerinden başka hiçbir şeye odaklanamamanız durumunda profesyonel destek almanız gerekir. Anksiyete, psikoterapi ile tamamen ortadan kalkabilen bir durumdur. Daha şiddetli durumlarda ilaç ve psikoterapi birlikte yürütülerek tedavi edilir.
Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) endişe, korku ve sinirlilik ile karakterizedir. Davranış ve duygular üzerinde etkili olan anksiyete; genellikle çocukluk ve genç yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar. Bu rahatsızlıkta yaşın ilerlemesiyle birlikte kaygı bozukluğu düzeyi artış gösterdiği için erken müdahale önemlidir.
Latinceden Fransızcaya geçen ve yayılan “anksiyete” kavramı “endişe, sıkıntı ve nedensiz korku” anlamlarına gelir. İnsanlarda zaman zaman anksiyete eğilimi görülmesi doğal karşılanır. Ancak uzun süreli ve günlük yaşamı olumsuz etkileyen kaygı bozukluğu sağlıklı bir durum değildir.
Yaygın anksiyete rahatsızlığının teşhisi; psikolog bölümü tarafından yapılır. Teşhis aşamasında esas olan kaygı bozukluğu durumunun diğer bedensel rahatsızlıklardan ayrı olarak değerlendirilmesidir. Yani anksiyetenin kaynağının mental sebeplerden ileri gelmesi gerekir.
Anksiyete öncelikle uzman hekim tedavisi gerektiren bir sorundur. Ayrıca kişinin bakış açısı rahatsızlığın atlatılması noktasında önemli bir unsurdur. Kaygı bozukluğu tedavisi; psikoterapi ve ilaç desteğiyle yürümelidir. Hafif seyreden vakalarda ise yalnızca psikoterapi yeterli olur. Kimi zaman kalp hastalıkları, diyabet, tiroid rahatsızlığı ve menopoz anksiyete ile benzer semptomlar gösterebilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu, genelde kendiliğinden iyileşmez. İlerlemesi ve kronik hale gelmesi durumunda depresyona dönüşme ihtimali yüksektir. Bu durumda tedavi uygulaması daha ayrıntılı ve zor bir sürece dönüşür.
Ayrıca çözümlenemeyen yaygın anksiyete; ilerleyen dönemlerde hafıza sorunu, bağışıklığın baskılanması, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi fiziksel sorunlara zemin hazırlar.
Anksiyete bozukluğu, sürekli ve yoğun bir endişe hali ile tanımlanır. Günlük yaşamda sıklıkla rastlanılan durumlar karşısında korku ve panik, anksiyetenin temel belirtileri arasındadır. Bunun yanı sıra kaygı bozukluğu kimi zaman kendisini anksiyete atakları ile belli eder.
Anksiyete atağının bazı belirtileri şu şekildedir:
Anksiyete tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Özellikle kaygı bozukluğu krizi durumunda kişinin sakinleşmek için uygulayabileceği bazı teknikler vardır. Bunlardan birisi 3 kuralıdır.
Bu kural 3 şeyin adını söylemek, duyulan 3 sesi tanımlamak ve vücutta 3 bölümü oynatmak şekilde tanımlanır. Amaç kaygılı düşünceleri hızlı bir biçimde uzaklaştırmak ve dikkati dağıtmaktır. Ayrıca kriz anında ayağa kalkarak vücudu dik tutma ve içinde bulunulan ana odaklanma, önerilen diğer uygulamalardır. Kişinin kendisini sakinleştirmeye çalışması ve derin nefes alıp vermesi önerilir. Pencere ve balkondan uzak durması, baş dönmesi belirtisi varsa dikkat edilmesi gereken başka bir ayrıntıdır. Ancak kişinin olabildiğince oksijen alması tavsiye edilir. Pek çok bireyin bu sırada veya daha sonrasında duşa girmek istediği görülür. Fakat anksiyete atağı sırasında duş almak doğru değildir. Ayrıca bu süreçte anksiyete atağının farkında olmak ve pozitif telkinler yapmak gerekir.
Anksiyete atağı, kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte nefes almada güçlük, nabzın ve kalp atışının hızlanması, göğüs ağrısı, uzuvlarda uyuşma ve karıncalanma, baş dönmesi, ve mide bulantısı sıklıkla gözlenen belirtilerdir. Genelde kişinin endişeli ruh halinin tetiklenmesi ile yavaş yavaş gelişme gösterir.
Kuruntu, korku ve endişenin hâkim olduğu anksiyetenin tedavi yöntemlerinin alanında uzman kişiler tarafından uygulanması, hastalığın atlatılması için yardımcı olur. Ayrıca kaygı bozukluğunun geçici ve tedavisi mümkün olan bir durum olduğunun bilincinde olmak fayda sağlar.
Psikoterapi; kişinin kaygı bozukluğu düzeyine bağlı olarak değişse de ortalama 7 ve 12 seans aralığında sürecin etkili olması beklenir. İleri düzey anksiyete durumlarında ilaç tedavisi gerekli görülebilir. İlaç tedavisinin etki gösterme süresi ise birkaç haftadan sonra başlar.
Egzersiz, meditasyon, olumsuz düşüncelerin farkında olmak, nefes çalışması ve mekân değişikliği; anksiyete bozukluğu için tedaviye ek olarak değerlendirilen faydalı uygulamalardır. Anksiyetesi olan biri kuruntu olarak da ifade edilen her an kötü bir şey olacağı duygusuna kapılabilir. Bu düşünce biçimiyle baş etmek için zihinsel rahatlama dolayısıyla meditasyon oldukça önemlidir.
Anksiyetenin dikkat çeken belirtileri arasında belli bir neden olmaksızın gelişen negatif düşünceler, bu düşüncelerden bir türlü kurtulamama ve bu düşüncelerle birlikte gelen kaygı yer alır. Eğer bu belirsiz endişe atakları devamlılık gösteriyor ve günlük yaşamı olumsuz etkiliyorsa anksiyeteden şüphe edilebilir.
Anksiyete rahatsızlığına eşlik eden kalp çarpıntısı; psikolojik olarak ölüm korkusu, terleme, mide bulantısı, nefes darlığı ve göğüs sıkışması gibi belirtiler verir.
Gerekli tetkiklerin ve psikolojik değerlendirmelerin yapılmasının ardından durumun anksiyete kaynaklı olduğu tespit edilmişse; bir psikologla görüşülerek bir an önce tedaviye başlanmalıdır.
Kaygı bozukluğu için tedavinin yanı sıra bazı faydalı yiyeceklerin tüketimi önerilir. Yağlı balık çeşitleri, Brezilya fındığı, zerdeçal, fermente gıdalar ve kabak çekirdeği rahatsızlığın tedavisi noktasında destekleyici besinlerdir.
Anksiyete anında duygu ataklarını önlemek için kişinin kendisini baskı altında tutmaması gerekir. Bu durumun hastalığın doğal bir sonucu olduğunu bilincinde olmak önemlidir. Anksiyete anında sakinleşmeye yardımcı olacak rutinler belirlemek faydalıdır.