Mutlu hissettiğiniz bir ilişki içerisinde olduğunuzda, karşınızdaki insanı da mutlu etmek için çabalarsınız. Partnerinizin desteklendiğini ve önemsendiğini hissedebilmesi için elinizden gelen her şeyi yaparsınız. Ve sevdiğiniz insanın da sizin için aynı özveriyi göstereceğini bilirsiniz. Çünkü sağlıklı bir ilişki, eşit oranda alma ve verme dinamiklerine sahiptir.
Dengeli bir ilişkinin tam tersi ise oldukça acı veridir. Çoğunlukla partnerlerden biri ilişkiye daha fazla zaman, çaba ve hatta finansman yatırımı yaparken; diğer taraf yalnızca bunları kabul etmekle yetinir.
Bunun geçici bir durum olduğunu savunan verici taraf, yatırım yapmaktan geri durmaz, partnerini desteklemek için çaba sarf eder ve ilişkisini ayakta tutabilmek için gereğinden fazla fedakarlık yapar.
Peki, yaşadığınız ilişkide sürekli veren taraf olduğunuzu nasıl anlayabilirsiniz? Hazırladığımız bu içerikte, tek taraflı çabanın nasıl göründüğüne ve alma-verme dengesinin önemine değineceğiz. Hemen ardından ise sürekli veren taraf olmanın yıkıcı sonuçlarını tartışacağız.
Yaşadığınız ilişki sizi güvensiz hissettiriyorsa, partnerinizin ihtiyaçlarının kendi ihtiyaçlarınızdan daha önemli olduğunu düşünüyorsanız ilişkide veren taraf olabilirsiniz. Böyle bir ilişkide sıkışıp kaldığınızı fark etmek zor olabilir.
Öte yandan, aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplarla hangi tarafta olduğunuzu rahatlıkla keşfedebilirsiniz. Cevaplarınız yalnızca öz farkındalık kazanmanıza yardımcı olmakla kalmayacak. Aynı zamanda içsel bir değişim başlatmak için etkili bir araç görevi de görecektir.
Sağlıklı ilişkilerin temelinde karşılıklı iletişim becerisi yatar. Partnerler sorunlarını, mutluluklarını birbirine çekinmeden ve yargılanma korkusu olmadan anlatmalıdır. Ancak tek taraflı çabanın hüküm sürdüğü ilişkilerde durum tam tersidir.
Verme konusunda cömert olan taraf yaşadıklarını bütün detaylarıyla anlatmak isterken, alıcı olan taraf çoğu zaman dinlemek bile istemez.
Planların çoğunu siz yapıyorsanız ve partnerinizle iletişim kurabilmek için sürekli çabalıyorsanız muhtemelen verici olan taraftasınız. Her zaman ilk iletişim kuran kişi olmak zorunda hissediyorsanız, partneriniz için iletişim kurmanız bir öncelik değildir.
Sürekli veren taraf olduğunuzun en açıklayıcı işaretlerinden biri, partnerinizin zamanınızı ve enerjinizi harcamaktan asla çekinmemesidir. Karşı taraf ihtiyaç duyduğunda siz daima orada olursunuz ancak iyiliğinize karşılık verme zamanı geldiğinde, partneriniz orada değildir.
Bu durumu onunla paylaştığınızda çok fazla sorumlulukları olduğunu söyleyebilir veya sinirlenebilir. Bütün bu davranışlar karşınızdaki kişinin size değer vermediğinin ve sizi hafife aldıklarının en önemli göstergeleridir.
Yanlışlarınızı kabul etmek ve gerektiği zaman özür dilemek erdemliktir. Ağzınızdan çıkacak bu iki kelime, yanlışlarınızı silebilmeniz için size büyük bir fırsat yaratabilir.
Ancak haklıysanız ve suçlu hissetmek için bir nedeniniz yoksa özür diliyorsanız burada yanlış giden bir şey vardır. Eğer kendinizi sürekli olarak özür dilerken buluyorsanız manipülatif bir ilişkiyle burun buruna olduğunuzu söyleyebiliriz.
Hepimiz insanız ve bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde hatalar yaparız. Önemli olan, bu hataları fark edip bir daha tekrar etmemektir. Kişisel yaşantınızda olduğu gibi ilişkilerinizde de birtakım hatalı davranışlarda bulunabilirsiniz.
Aynı şekilde partneriniz de size veya çevrenize karşı yanlış davranabilir. Burada dikkat etmeniz gereken ince çizgi ise partnerinizin hatalarını örtbas edip etmediğinizdir.
Eğer partnerinizi herkese karşı sürekli olarak koruyorsanız derinlerde bir yerde kendinize de güven veriyor olabilirsiniz. Onun olumsuz yanlarına rağmen, mutlu anılarınızın tartışmalardan daha ağır bastığına inanmak isteyebilirsiniz.
Sonuç olarak, ilişkinizi objektif olarak değerlendiremeyeceğiniz gibi kararlarınızı da mantık çerçevesi dışında verebilirsiniz.
Mutluluğun yerini endişe ve korku aldıysa ilişki başka bir noktaya kayar. Özellikle de alma-verme dengesinde büyük farklılıklar olan ilişkilerde kişi kendi öz değerinin farkına varamaz.
Sürekli karşı tarafın gitmesinden korkar ve onu mutlu etmek için yapabileceklerinin de fazlasına gayret eder. Ama sonuç olarak bu hiçbir işe yaramaz çünkü her şeyi üstlenen kişi için hiç de adil değildir.
Evet, ilişki için çabalamak ve hangi yönlerin düzeltilmesi gerektiği konusunda zaman ayırmak değerlidir. Ancak bu, her şeyi endişe noktasına kadar aşırı derecede yüklenmeniz gerektiği anlamına gelmez. Partneriniz siz stresli ve güvensiz hissettiriyorsa kendinize doğru bir ilişkide olup olmadığınızı sorabilirsiniz.
Bir kişiyi çok sevdiğinizde onun için fedakarlıklarda bulunabilirsiniz. Bütün ilişki türleri için bu çok normaldir. Ancak sürekli olarak bir şeylerden feragat eden taraf sizseniz bu başka bir soruna işaret ediyor olabilir.
Bir kişinin ilişkide tam kontrol sahibi olması sağlıksız bağımlılığın göstergesidir. Önemli konularda söz sahibi olmadığınızı düşünüyorsanız veya her zaman partnerinizin isteklerine saygı duyuyorsanız, ilişki dinamiğini gözden geçirmenin vakti gelmiş olabilir.
Dönem dönem herkes büyük düşüşler yaşar. Bazı insanlar bu düşüşlerden birilerinin desteğiyle kalkarken, bazıları tamamen kendi başına kalkmaya çalışır. İkinci gruba dahil olan kişiler birilerinden yardım istese bile destek alamamıştır.
Siz de geçmiş dönemlerinizde aynı kategoriye dahil olabileceğiniz bir olay yaşamış olabilirsiniz. Bunun sonucunda da karşınızdaki kişinin hatalarını düzeltmek ve bütün kötü anlarında yanında olmak istersiniz. Çünkü, siz istediğinizde kimse olmamıştı.
Karşınızdaki kişi sizi kaybetmek için elinden geleni yapsa dahi onun öyle biri olmadığını düşünebilirsiniz. İdeallerinize uyan ve her şeyiyle sizi tamamlayan kişinin partneriniz olduğunu düşünebilir ve istemsizce onun bütün kusurlarını görmezden gelebilirsiniz.