
08 Ağu Travma Tetikleyicilerine Hazırlık
Afet kaynaklı psikolojik travma, kısa sürede kolayca ortadan kalkacak bir şey değildir ve toplumun büyük bir kesimini etkiler. Bu yaklaşık 2 seneye kadar devam edebilen uzun süreli bir müdahaledir, o yüzden iyi bir planlamayla başlamak gerekir. Deprem travmasına yönelik yürütülen psikososyal destek çalışmalarında, akut dönemde destek hizmetleri oldukça yaygındır fakat sonra bu destekler zamanla azalıyor ve ortalama 6 ay içinde tamamen kesilebiliyor. Bir anda sağlanan psikolojik destek sonrası sistematik bir desteğin sürmemesi travma etkilerini daha da yıkıcı hale getirebiliyor.
Travma, Yalnızca Depremin Yaşandığı Bölge ile Sınırlı Değildir.
Travmatize olanlar sadece depremin merkez bölgesinde yaşayan insanlar değil. Toplumun geri kalanı bütün bu görüntüleri, haberleri, ekranlarda izleyip dehşete kapılıyor ve pek çok sorun tetiklenmiş oluyor. Türkiye’de yaşayan herkes bir şekilde deprem korkusunu ve acısını tattı. Deprem olan şehirlerde yaşamayanlar bile sanki deprem kendi şehirlerinde olmuşçasına tepki verdiler. Dünyanın herhangi bir yerindeki deprem bile buradaki insanları etkiler oldu. Bu maalesef depremin toplumumuz için bir “kolektif travma” haline geldiğine işaret ediyor.
“Benim Başıma Gelmez” ile “Her An Başıma Bir Şey Gelebilir” Gibi İki Uç Yaklaşım Oldukça Hakim.
“Benim başıma gelmez” inkarcılığının da “Her an başıma bir şey gelebilir” tedirginliğinin de altında yatan şey, aslında çaresizlik. Depreme hazır olmak için güvenli binalarda oturmak, güvenli bir şehirde yaşamak gibi bazı gereksinimler var. Bunlar sosyoekonomik gelişmişlikle çok paralel şeyler ve deprem en çok maddi kaynakları kısıtlı kitleleri vurur. Biz de gelişmekte olan bir ülke olduğumuz ve bu hazırlıklara uyum sağlamakta zorlandığımız için toplumca çaresiz hissediyoruz. Bu çaresizlik duygusuyla başa çıkmanın yolu da inkardan ya da her an bir koruma kalkanı oluşturma çabası içinde olmaktan geçiyor. Yani, gerçekten hiçbir şekilde kontrol edemediğimiz ve değiştiremediğimiz hayati bir tehlikeyle karşı karşıyayız ve bu yüzden ya inkâr ediyoruz ya da diğer uca kayarak, insan üstü bir çabayla korunma (savunma) gayretine giriyoruz. Birbirinden uç uca farklı bu tepkiler, çaresizlik duygusu ile baş etmek için ortaya çıkan uç davranışlar.
Deprem Korkusu ve Travması Tetiklenenler Ne Yapmalı?
Deprem korkusu yaşayanların, bütün bu belirsiz, sisli atmosfere rağmen, birey olarak yapabileceği bir şeyler var. Çaresizlik travmanın temel kaynağıdır, Bireysel olarak çaresizlik hissiyle başa çıkmamız gerekiyor. Durum ne kadar kötü olursa olsun, şartlar ne kadar ağır olursa olsun umut ve çözüm her zaman mümkündür. En çaresiz, en sıkışmış ortamlarda bile insanlar içinde ‘kontrol hissini’ uyandırabilirse travmatize olmazlar. Çevresel şartlar ne kadar çetin olursa olsun önemli olan insanın içindeki o kontrol hissini pekiştirmesidir. Bunun yolu da kendini güvende hissetmekten ve bilgilenmekten geçer. Bilgi güçtür. O yüzden binalar değiştirilemiyorsa bile, yaşadığınız mekan içerisinde deprem çantası hazırlamanız, nerede yaşam üçgeni kuracağınızı belirlemeniz güvende hissettirmeye yetebilir.
Depremden Korunmanın Çaresi ‘Kolektif Bilinçtir’
Deprem gibi kolektif travmalarda yaşanan çaresizliğin önüne geçmenin birinci basamağı bastırılmış korku ve acıyı bilinç seviyesine çıkarıp onunla yüzleşebilmektir. Yani deprem gerçeğini kabul ederek hareket etmektir. Rutinlerinizde kalmaya ve yakınlarınızla bağlarınızı daha da derinleştirmeye çalışın. Yakınlık beynimizdeki oksitosin hormonunu artırır, bu da bağlanmayı ve sevgiyi daha iyi hissetmemize vesile olur. Sürekli deprem görüntüsü izlemek yerine, aklınızda kalan birkaç karedeki duyguya temas ederek ‘Neden bu görüntüler daha çok dikkatimi çekti?‘ şeklinde sorgulamalar yapın. Duygularınızı anladığınızda o videolara karşı olumsuz tepkiselliğiniz azalacaktır. Duygularınızı anlamlandırmaya çalışmak sizde, travma sonrası tetiklenebilecek depresyon, panik atak, takıntı, uykusuzluk gibi sıkıntıları tetikleyen bir işlev görüyorsa bir ruh sağlığı uzmanına danışmanızı öneririz.
Yorum yok